top of page

Araştırmanın Sonucunda

Kent ve Kentsel Mekân Olguları 


Norberg-Schulz (1980), kenti insanların yaşam anlayışlarını ve görüşlerinin beraberlerinde getirdikleri bir karşılaşma yeri olarak tanımlar. Kentsel mekanlar; karşılaşmalar, rastlantılar, deneyimler sunmaktadır; sosyalleşmenin gerçekleştiği yer olduğu için de her tür toplumsal, bireysel etkinlik için herkesin kullanımına açık bir özgürlük alanı olma potansiyeline sahip olmalıdır.  Kamusallığın ve kamusal alanın tarihsel dönüşümü bugün küreselleşme, bireyselleşme ve yabancılaşma kavramlarıyla ilişkili olarak da düşünülmelidir (Kahraman, 2019). Modern hayat/küreselleşme sonucunda kent mekanları, kamusal iletişimi güçlendirecek yerler olmaktan uzaklaşarak sadece bağlayıcı/geçiş unsurlarına dönüşmektedirler. 


Kent – Sanat – Mekân İlişkileri 


Keşfedilecek bir düzeni olmayan çevrenin insanı tatmin etmesini beklemek de güçtür.
                                                                                                                                                                                                 "Ferhan Yürekli"

 

Habermas’ın kamusal mekân düşüncesi, toplumsal hayat içinde fikirlerin ve tecrübelerin ortaya çıktığı, paylaşıldığı ve üzerine tartışıldığı toplum tarafından üretilen alanları işaret etmektedir (Özbek, 2004). Sanat ise içinde yer aldığı mekânı değiştirme, dönüşme potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda sanat aracılığıyla insanları birbirine bağlayacak ihtimalleri yaratacak ve toplumsal ilişkiler üretilecek mekânsallaşmalar yaratılabilir mi? Kamusal alanlar şehirsel bağlamların, ilişkilerin, tarihin ve kimliğin kaybedildiği yerler olmaktan çıkıp başka bir ütopyada kurgulanabilir mi? 


Bu sorular doğrultusunda kent, mekân ve sanat ilişkilerinin metropoldeki etkisi, uzun yıllardır düzenlenen, sanatsal kültürel iletişim aktivitelerinden olan İstanbul Bienalleri kapsamında ele alınmıştır. Bu bağlamda İstanbul Bienalleri’nin kentle kurduğu ilişki biçimleri ve kent algısını ne yönde şekillendirdiği; seçtiği mekanlarla kurduğu iletişim şekli, bu mekanların tercih edilme / edilmeme sebepleri ve mimarlığa katkıları; kentte yaşayanlar ile kurduğu iletişim biçimleri ve kentliye sundukları araştırılmıştır.


Türkiye’de Küreselleşme ve Bienallerin Kent Sahnesine Çıkışı 


İstanbul’un küresel bir kente dönüşmesi politika ve ekonomi alanında olduğu kadar, kültür ve sanat alanında da gerçekleşmiştir ve bu değişimler birbirini etkilemiştir. Türkiye’nin bienal ortamına 1980 sonrası girmesinde, belli bir sanatsal birikimin oluşması ve bir hazırlık sürecine gereksinim duyulması kadar, 1980 sonrasındaki siyasi değişimlerin ve dönemin hükümetinin kültür politikalarının da etkisi olmuştur. Bu bienallerin temelinde, öncelikle söz konusu ülkenin/kentin kültür kimliğinin, derin/zengin borsasının ve ideolojik/kuramsal/estetik rekabetiyle var olan uluslararası sisteme eklemlenmesi amacı vardır (Madra, 2003). 


Turgut Özal Hükümeti, 1983’ te iktidar olduğunda, ekonomide yeniden yapılandırma sürecini başlatmış ve bunu serbest piyasa ekonomisi takip etmiştir. Dünyadaki küreselleşme sürecine geçiş ile Türkiye’nin dışa açılma politikası sadece ticaret ve ekonomide de kültür alanında da yer bulmuştur. Dönemin kültür politikası şu şekildedir: “Kültür ve sanat, milli değerlerin korunmasında ve gelişmesinde olduğu kadar, milletlerarası ilişkilerde de yakınlaşma ve dayanışmanın temel unsurudur.” (Bek, 2000).  


Yabancı çevrelere Türk sanat ortamını açma ve küresel dünya ile buluşma amacıyla düzenlenen bienal eş zamanlı olarak Türk izleyicisine de dünyadaki sanat ortamını göstermiştir. Küreselleşen dünyada İstanbul’u bir metropol olarak tanıtmak dönemin kültür politikalarının temel hedefidir.

 
Kent – Sanat – Mekan İlişkileri Bağlamında İstanbul Bienalleri  


İnceleme Yöntemi 


İstanbul Bienalleri üzerinden bir dönem okuması yapılırken tema, bağlam ve mekân olarak üç temel parametre belirlenmiş ve her bienal incelenirken bu parametreler kullanılmıştır. Tema içerisinde; kavramsal çerçeve, bunun etrafında şekillenen konular, küratör seçimi, eserler ve sanatçılar incelenmiştir. Bağlam başlığı altında; bienalin düzenlendiği sene, o zaman diliminde dünyada ve ülkede gerçekleşen olaylar ve bunların bienallerle ilişkilerine bakılmıştır. Son parametre olan mekânda ise; bienal için seçilen açık ve kapalı mekanlar, bunların tercih nedenleri, gösterdiği değişimler; mekânın sanat, kent ve kentliyle girdiği etkileşim üzerinden bir inceleme yapılmıştır.  


Bienal Süreci (1987 – 2019)

 
1987 yılında 1.İstanbul Çağdaş Sanat Sergileri adıyla ortaya çıkan bienal, merkezini tarihi yarımada olarak tercih edip sergileme mekânı olarak tarihi mekanlara konumlanmıştır. Çağdaş sanatın sergilenmesi için yeterli nitelikteki mekanların eksikliği, kente yayılmanın maliyeti, erişimi ve kontrolü tarihi mekânların seçilmesinin başlıca sebepleridir. Aynı zamanda bu yapıların yabancı sanatçılar ve ziyaretçiler için çekici bir atmosfer oluşturması da önemli bir etkendir. “Geleneksel Yapılarda Çağdaş Sanat” teması ile bienal küresel sanat ortamına dahil olmak için doğu-batı arasındaki köprü metaforunu kullanarak İstanbul’u dışarıya tanıtma amacı taşımıştır. 

İlerleyen yıllarda tema tercihleri değişiklik gösterse bile İstanbul’u merkezine alarak şekillenmiştir. İlk bienallerin ortak noktası, Türkiye’deki sanat ortamını yurtdışına açma ve yurtdışıyla bütünleşme amacını gütmesidir. Bu sebeple de İstanbul, serginin kavramsal odak noktasını oluşturmuştur ve bu sergilerde İstanbul benzer söylemlerle (“kıtalar arasında köprü”, “kültürel mozaik”, “medeniyetler için kesişme noktası” veya “imparatorluklar başkenti” olarak İstanbul) okunmaya devam etmiştir. Bununla birlikte bienalin mekân tercihleri de Feshane’de yapılan 3. İstanbul Bienali dışında, konumlandığı ana aksını tarihi mekanlar etrafında şekillendirmiş ve tarihi mekanların biriken zamanı ile Bienal’in geçici doğasını birlikte deneyimleme fırsatı sunmuştur. Ek olarak “şehrin modern yüzünü” simgeleyen Beyoğlu ve Karaköy’de farklı mekanlar sergileme için kullanılmıştır.  


5. Uluslararası İstanbul Bienali’nin sergi mekânları bir çeşitlilik sunduğu görülmüştür. Sirkeci Garı, Sultan Ahmet Meydanı gibi açık kamusal alan kullanımlarıyla serginin kent ve kentliyle bütünleşme çabasını göstermiştir. Eklemlenen yeni yerler küratör Martinez tarafından, havaalanı ve gar gibi karşılaşmalara, tesadüflere, çok katmanlı alışverişlere yer veren küçük virtüel kentler olarak tanımlanmıştır (Yardımcı, 2005). 


Bienal tema konusundaki kırılma noktasını 7. İstanbul Bienali ile yaşamıştır. On gün kala 11 Eylül saldırılarının gerçekleştiği 7.Bienal ilk defa kentin Doğu-Batı arasında bir köprü olmasına, tarihsel zenginliği ve heterojen kültürleri barındıran ikilemlerine takılı kalmadan tüm insanlığı ilgilendiren, küresel kapitalist sistemde var olan bir konu ile çıkmıştır. Bu bienalden sonraki bienallerde küresel konular kavramsal çerçevelerin şekillenmesi sürecinde önemli rol oynamıştır.


9. Bienal tarihi mekânların kullanımından vazgeçen ve merkez aksı günümüz İstanbul’una çeken bir bienal olmuştur. Bienal’in tarihi yarımadayı terk etmesinin nedeni, tarihsel zenginliği kadar günümüzdeki önemi de tescil edilmeyi bekleyen İstanbul’u çağdaş bir kent olarak ilan etmektir.2 Ana merkezi olan tarihi yarımadayı terk eden bienalin, turistik bölgelerden uzaklaşırken standart izleyicisi dışında kentliyle bütünleşmesini ne derece gerçekleştirebildiği tartışılabilir. Beraberindeki sanatçı ve eser seçimi de kentin modern, küresel iletişimine açık yüzünü yansıtacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Bir diğer perspektiften de bienal tarihi mekanlardan ve temsil ettiği egzotik ögelerden uzaklaşırken kentsel dönüşümün yaşandığı bir alanda yer bulmuştur. 


Bağlam konusunda yaşanan kırılma noktası 10. İstanbul Bienali ile gerçekleşmiştir. Bienal kenti iletişim mekânı olarak ele alarak kentte yaşayanlar arasında bir diyalog oluşturma işlevini üstlenmiştir. İstanbul Bienalleri tarihinde kent ile en ilişkili bienal olarak tanımlanabilecek olan 10. Uluslararası İstanbul Bienali, mekânlarıyla temsili bir ilişki kurmak yerine, izleyicinin o mekânın kendisiyle ilişki kurmasını sağlayan bir yapı sergilemiştir (Pelvanoğlu, 2015). İçinde bulunduğu dönemin küresel etkileri, bunları doğrudan yansıtan mekân tercihleri ve mekanlarla özdeşleşen sergi seçimleri, paralel etkinliklerle kent ve kentliye daha fazla dahil olma olanağı sunmuştur. 


Bir diğer önemli değişim kamusallık alanında yaşanmıştır. İlk sergiden beri kentte ve kamusal alanda varlığını arttıran etkinlik, 13. Bienali’nde sanatın kamusal alandaki etkinliği üzerine düşünme fırsatı yaratmıştır. Sanatı sınırlandırılmış mekanlardan çıkarıp kamusal alana, kente, kentliye açması ve bir forum işlevi görmesi planlanmış olsa da Gezi Parkı eylemleri, beraberinde polisin orantısız güç kullanımı ve gergin siyasi atmosferden dolayı kamusal alanlardan çekilme kararı almıştır. Kentlinin kendini ifade etmesinin otorite tarafından engellendiği kamusal alanlarda bienalin gerçekleştirilmesinin bağlamı değiştireceğine karar verilmiştir. İlk defa ücretsiz yapılarak sokağa inemeyen bienalin, sokağı mekanlara davet etmesi amaçlanmıştır. 


Süreç Değerlendirmesi 


İstanbul Bienali’nin düzenlendiği tüm bu süreç içerisinde kent, mimari ve insan ile çeşitli iletişim biçimleri kurmuştur. Kullanılan mekanlar, başlıklar ve temalar, sergilerin açık olduğu saatler, rotalar, izleyici kitlesi, sunum biçimleri gibi birçok etken aracılığıyla kent ve gündelik hayat, bienal tarafından, bienal için, yeni baştan kurgulanmaktadır (Özpınar, 2011). Küresel ölçekte meydana gelen değişimler İstanbul metropolünü de etkilemiş ve birçok şey değişmiştir. Sanatın kendi içindeki değişimler, dünyadaki küreselleşme politikaları, kentin dönüşümü, vb. olgular bienallere de yansımıştır (Yusufoğlu, 2006). Bu sebeple kavramsal çerçevesi ilk yıllarda İstanbul etrafında şekillenen bienal zamanla küresel dertlerle/gündemlerle paralel ilerlemiştir. Bienal temalarının dünya ve ülke gündemiyle daha yakın ilişkiler kurmuş ve bunu takip eden güncel konular seçerek ilerlemiştir.  


Değişen temalar süreç içinde seçilen sergi mekanlarıyla daha net ilişkiler kurmaya başlamıştır. Bienale katılan izleyici hem içinde bulunduğu mekânı dönüştürme hem de kendisine sunulan eseri/gösteriyi okuma, bu okuma üzerinden farklı anlamlar üretme, dayatılan anlama karşı çıkma olanağına sahiptir (Yardımcı, 2005). Süreç içinde pek çok kullanılmayan yapıyı bünyesine katarak bunlara işlev kazandıran bienal benzer şekilde var olan yapıların farklı şekillerde algılanmasına ve dikkat çekmesine zemin hazırlamıştır. Küreselleşme, kent kimliğinin pazarlanması, sponsorlar ve sermaye gibi etkilerle kentin tümüne yayılım göstermeyip belli bir kesimde sınırlanmıştır.  
Ekonomik ve politik yönlerinin yanında bienallerin kentliye sunduğu imkanların başında içinde bulunulan ve parçası olunan şehri yeniden düşünme, gezerek deneyimleme, keşfetme ve hatta kentte farklı algılamalar yaratarak yeni bilgiler öğrenme gelmektedir. Toplumun nispeten farklı kesimlerden insanları ortak bir platformda buluşturması, bu gruplar arasındaki iletişim biçimlerini yeniden kurmayı denemesi açısından da İstanbul Bienalleri son derece önemlidir.  


İstanbul Bienalleri Üzerine Gelecek Öngörüsü 


Bienallerin Mekânsal Değişimi için Alternatif Senaryolar 


Çağdaş sanatın bir özelliği, etki-tepki ortamı oluşturmasıdır. Bu tür sergiler, halkın kendini bilinçli ve önemli hissedeceği kültür ortamları yaratacaktır. 
                                                                                                                                                                                                     "Beral Madra"
 

Bienal mekânsal olarak pek çok değişim göstermiştir. Bu değişim süreci içerisinde her zaman şehrin ulaşılabilir bir konumunda yer alsa bile İstanbul Bienali sınırlı bir çevrede yer bulmaktadır. Günümüze kadar pek çok farklı mekânda yer bulan İstanbul Bienali buna rağmen şehrin geneline bir yayılım gösterememiş ve merkezden uzaklaştığı noktalarda sembolik olarak yer almıştır. Konum olarak da genel olarak sanatçı ve sanat izleyicisinin çoğunlukta olduğu Karaköy, Beyoğlu aksında yer bulması kentin geri kalan bölgelerinde yaşayan insanların toplumun diğer kesimleriyle ve sanat ile diyaloğunun zayıf kalmasına neden olmaktadır. Buna alternatif olarak ilçelerdeki kültür merkezlerinin bienal mekânı olarak kullanılması bienalin kentin sanat ve kentli ile daha güçlü ve direkt etkiletişime girmesi konusunda önemli bir adım olabilir. Kentin birbirinden farklı noktalarında bulunan yeterli sergileme alanı ve fonksiyonu içinde barındıran 16 ilçe kültür merkezi tespit edilmiştir. Bu mekanların bienal rotasına dahil edilmesiyle kent ve kentliyle bienal arasında daha güçlü bir etkileşim kurulabileceği ön görülmüştür. Sanat izleyicisi olmayan kesimin bu sayede kendi semtinde gerçekleştirilen bir etkinliğe dahil olması yaşadığı yer ile daha güçlü ilişkiler kurmasını sağlayabilir.  


Haritada mavi ile işaretlenen yerler ilk bienalden günümüze kullanılan mekanları göstermektedir. Kırmızı noktalar ise belirlenen ilçe kültür merkezlerinin konumunu göstermektedir. 


Haritada işaretlenen ilçe kültür merkezlerinin yer aldığı semtler; Fatih, Başakşehir, Kartal, Şişli, Bakırköy, Güngören, Sultangazi, Tuzla, Esenler, Sultanbeyli, Sancaktepe, Sarıyer, Ümraniye, Şile, Beyoğlu, Yenibosna’dır. 


Taşınabilir Sanat  

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti döneminde hayata geçirilen “Taşınabilir Sanat” projesi, Ümraniye, Kartal, Eyüp gibi nispeten kültür sanat faaliyetlerinin yaygın olduğu merkezin dışında kalan yerleri dolaşarak kent ve kentliyle etkileşim yarattı. Bu noktada hedeflenen temel kavramlar; yaratıcı bireyleri ve profesyonel sanatçıları kültür endüstrisindeki gelişmeler çerçevesinde desteklemek ve çağdaş ve güncel sanatı daha geniş bir topluma tanıtmaktır. Bu projeden alınan ilhamla bienal mekânı olarak sadece sabit ve tekrarlanan mekanlar yerine taşınabilir mekanların da sergileme pratiğine eklemlenmesi kamusal mekanlarda da yer bulmasına ve şehrin farklı kesimlerinde kentli ile buluşmasına yardımcı olabilir. Sanatın toplumsal ilişkiler kurmada temel bir faktör olarak kabul edilerek bunun kent çeperlerine yayılması ve bir yeri sadece mekân kabul etmesinden çok bulunduğu ortamla yapısal ilişkiler kurması hedeflenebilir.


Sonuç


Beral Madra bienallerin amacını şöyle açıklamıştır:


“...Olmuşlar, olanlar, olabilecekler üstüne düşündürmek üzere insanı alışmadığı ama algılayabilecek havaya sokmak, sarsmadan ayağının altından halıyı çekmek, uçurumun kenarına getirip bırakmak, gözlerini bağlayıp yönünü buldurmak gibi, ancak yaşanırsa bilinen türden ortamları önermek, özümsetmek ve tanımlamaktır” (Madra, 2003) 


Bu araştırmada, kent sanat ve mekân arasındaki ilişkiler bağlamında önemli kültür sanat aktivitelerinden olan İstanbul Bienalleri derinlemesine incelenmiş; sahip olduğu ilişki ağlarının kente, kentsel mekâna ve kentliye katkıları tartışılmıştır. Bu incelemelerin sonucunda her bienal için bu parametreler altında gerçekleştirilen detaylı değerlendirmelerin yer aldığı bir web sitesi tasarlanmıştır. Ayrıca 1987 – 2019 yılları arasındaki düzenlenen bienallerin yer aldığı mekanları gösteren interaktif bir harita oluşturulmuştur. Bu haritalamayla mekân tercihleri, bunların değişimi, tekrar kullanımları, kente yayılımları gibi verilerin aktarılması amaçlanmıştır. 


Kent mekânı kullanımı ve kamusallığı aşınan bir kentte bienal gibi kentin farklı kesimlerinden bireyleri bir araya getirme potansiyeli barındıran bir etkinlik, kentsel iletişim ve toplumsal diyaloğun yeniden canlandırılması için önemli bir rol oynayabilir. Bienalin izlediği süreçteki tematik, mekânsal ve bağlamsal değişimler göz önüne alınarak gelecekte daha erişilebilir lokasyonlarda, sadece belli bir grubun değil toplumun her kesiminin kendini ifade edebileceği mekanların kullanması ya da oluşturması bir gerekliliktir. Konumlandığı yeri salt mekân edinmenin ötesinde orayı değiştirip dönüştüren bir faktör olarak yer alıp; bir eleştiri, düşünme ve sorgulama ortamı yaratarak daha derin ilişkiler kurmayı amaçlamalıdır.

Kaynakça / References


1. Özbek, M., 2004, “Giriş; Kamusal Alanın Sınırları”, Kamusal Alan, Hil Yayın, İstanbul. 
 

2. Özpınar, C., 2011, Birey, Kent ve Kamusal Mekan Bağlamında İstanbul Bienali, Kült, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul s.16.

 

3. Yardımcı, S., 2015, Kentsel Değişim ve Festivalizm: Küreselleşen İstanbul’da Bienal, İletişim Yayınları, İstanbul.
 

4. Yusufoğlu, T., 2006, Bir İletişim Ortamı Olarak Kent, Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü., s. 143.

bottom of page